
Şu sıralar insanoğlunun tamamen yeryüzünden silindiğini düşünün. Diyelim ki bundan 66 milyon yıl önce dünyaya çarpan meteorun -tahrip gücünün 2.Dünya savaşında atılan atom bombasının neredeyse 10milyar katı fazlası- tıpkı dinozorları ortadan kaldırdığı gibi insanları da yok ettiğini hayal edin. Ki sonsuz ve sürekli genişleyen bir evrende, yine sonsuz galaksileri ve yıldızları düşünecek olursak, bu da en olası ihtimallerden biridir!
Daha sonra yine milyarlarca ışık yılı uzağındaki bir galaksiden uzay aracına benzeyen bir şey (ki aslında araç bile olmayabilir bu) geliyor ve yok olan insan nesliyle ilgili araştırmalar yapıyor. Fakat insanların nasıl yaşadıklarına dair ufacık bir iz bile kalmamış! Bütün kitaplar, filmler, hikâyeler ya da araç ve gereçler insanlarla birlikte kül olup gitmiş.
Hani bir uçak düşer ya… Geriye bir tek kara kutu kalır. Bu uzaylı arkadaşlar, sonunda kara kutuya benzeyen bir ipucu buluyorlarmış. Bu da televizyon olsun. Ve işin garibi tüm yayınlar silinmişken sadece Türk kanallarındaki veriler kalmış. (sıştık!)
Şimdi kendinizi o uzaylının yerine koyun bir kanal seçin. Aaa bir moda programı! İnsanlar ne kadar tuhaf giyiniyor öyle değil mi? Acaba neden sürekli bir oyana bir bu yana doğru koşturup duruyor? Enteresan!
Birinci yarışmacı; ‘’Bütün makyajımı asistanım yaptı ama rujumu ben sürdüm.’’
İkinci Yarışmacı; ‘’Şapkam 40tl, şortum hediye, Aaa eldivenlerim! Bunları ne zaman taktığımı hatırlamıyorum sevgili jürim…’’
Üçüncü Yarışmacı; ‘’Kolye bahane canım, biri bu evden gitmeli ama kimse üstüne alınmasın!
Tekrar İkinci Yarışmacı; ‘’Poşetlerimi taşımak beni çok üzüyor, ıhıı ıhııı lütfeeen, ağlamak istemiyorum. Gözyaşlarım makyajımı çatlatıyor ve sonra çok üzülüyorum… Ihııı, ıhıııı…’’
Diğer kanalda bir kadın yemek yapıyor.
Bugün oklava baklavası yapacağım.
Beğenmedim!
Neden beğenmediniz? Yemeğin hiçbir eksiği yok efendim, tadı tuzu, yağı, limonu hepsi, yerinde!
Evet, ama tuzu yok!
Sonuç;
Bugün hafta sonu… İnsanların en sevdiği gün… Az da olsa stresten uzak, sıcacık çay ya da kahveni yudumlarken pencereye vuran yağmurun sesi, çizgi film seyreden çocuğun çikolataya bulanmış ağzı, üst komşunun çarpan kapısı, tamir edilmeyi bekleyen süpürge, azcık uyku, azcık dedikodu… Biz buyuz aslında.
Bu kadarız!
Sonra eşim yanıma gelip gözlerime bakıyor. Niye bakıyorsun ki? diye soruyorum.
Merak ediyorum, balıkların gözleri de bizim gibi görüyor mu?
Göz aynı göz de, algılayan farklı beyin. diyorum.
Ve sonra bizi aptal yerine koyan bütün programlar sayesinde, tarihe uzaylılar tarafından aptal canlılar olarak geçiyoruz.
YELİZ PESENKURDU / MEDYABEY