Ah teknoloji seninle başımız dertte. Seviyor muyuz? sorusuna hep bir ağızdan tabii ki diye bağırmayanın başı kel olsun diyelim mi? Sözü hemen hepimizin baş tacı olan tvlerdeki dizilere getirmek istiyorum. Biz nedense pazar yeri aşıkları gibiyiz. Nerede kalabalık orda bereket diyerek bilmediğimiz kuyruklara bile giriyoruz. Dizilerle ve onların üzerimizdeki algılarıyla savaşta mıyız barışta mıyız orası hiç belli değil
Nedendir bilinmez TV Reklamlarını çoğumuz ‘’es’ geçeriz.. Medya dünyası için önemlidir bu reklamlar. Bunca program, nice dizleri hep bu reklamların beslediği bir finans ürünüdür… Hesaplar kitaplar, gelir getirisine göre yapılır. İşin sanat yönü firma sahiplerini ilgilendirmez. Program ucuz olmalı; herkes tarafından izlenmeli, kanala ve firmaya para kazandırmalı…
Çoğumuzu esir eden bu furyada, ne yazık ki keyifle izlenebilecek olanları cımbızla çekiyoruz. Eskiden seyretmeye doyamadığımız gün saydığımız, başladığı saatlerde sokaklarda sadece kedilerin ve köpeklerin cirit attığı nefeslerin kesildiği ve bir dahaki yayın gününe kadar tüm hafta boyunca sayıkladığımız o güzelim dizilere ne oldu. Nazar mı değdi. Biz mi artık baştan savmaya başladık. Yapımcılar mı suçlu ? oyuncular mı yetersiz.. Bir türlü ekrana çekemedikleri bir kitle ile boğuşup duruyorlar. Daha başını anlamadan, neymiş? acaba sorgularımız sürerken pat yayından kalkıvermiş.. Yaratıcılık sıfır. İşin kolayına kaçılmış durumları diz boyu. Eski Türk filmleri bire bir kopyalanarak yeniden çekilmesi, diziyi daha iyi hale getirmek için yine eski şarkıları cover şekliyle senaryoya yapıştırmalarına ne dersiniz.
Yeni nesil için belki güzel ama.. Yapımcıların ve senaristlerin tükenmişlikleri ekranlarda esef verici. Ekonomik korkular yüzünden gecekondu misali dizilerin ardı ardına patlaması astarını yüzünden pahalı yapıyor. Bir zamanlar pembe brezilya dizleri vardı.. 3. sınıf senaryoların 3. dünya ülkelerine satıldığı..
Tabii ki tüm bu yakınmaların içinde gerçekten hakkını yemek istemediğimiz çok da güzel çalışmalar ortaya çıkıyor. Fakat başarıyı bir kez yakaladık mı ipin ucunu bırakmak istemiyoruz. Bir kadro kolay kurulmuyor. Dizi kahramanları seyircinin kafasında güzel yerlerde oturmaya başlayınca yapımcılar avının kokusunu almış bir avcı misali senaryoyu zenginleştirmek adına abartıyor, hikaye amacından çıkıyor ve pırıl pırıl bir senaryo kabusa dönüşüveriyor. Ekran örnekleri çok. Sıralama yapsak listeler saymakla bitmez.
Dizilerin görsel sunuşlarında da bir gariplik var. Sahnenin arka planında senaryoyu ve olayları vurgulayan müzik öylesine güçlü ki, konuşulan hiçbir şeyi anlamıyoruz. Uzun bakışmalar arasına yüksek volümlü sahneye uygun bir ses dalgası ve kulağımıza ekrana dayayarak en kritik cümleyi kaçırmayalım diyen zavallı bizler. Şaka gibi ev halkı birbirine soruyor ‘ adam kıza ne dedi? Aldatan kim miş? Kadın niye ağlıyor? ‘’ gibi anlamaya çalıştığımız replikler.
Peki yarışma programları, hemen ardından kadın programları daha sonra birbirine senkronize olmuş aynı konukların katılımları. Dünya kanallarını gezerken gördüğümüz sahneler de hemen hemen her ülkede aynı. İnsanoğlu tüketmeye o kadar alışmış ki. Üretirken anında eritiyor. Beynimiz allak bullak.
Aslında sezon dizlerini uzatmasalar, programların süresini kısa tutsalar, yenilikleri ve yaratıcılıklarını kullansalar ve eskilerin güzel bir sözüyle ‘’ Tadı damağımızda kalsa’’ ne iyi olurdu. Ümidimizi kaybetmedik. Bekliyoruz.