Kovid-19’un Yeni Varyantının Sonbaharda Pig Yapması Muhtemel

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 9 Ağustos tarihinde Eris varyantı hakkında yayımladığı bir raporla, Eris’in özelliklerinden dolayı global düzeyde yayılabileceği ve vakalarda artışa neden olabileceği uyarısını yapmıştı. Acil Tıp Uzmanı Dr. Gül Deniz Özkan ise gelecek sonbaharda Eris varyantının etkisini doruk noktasına taşıyabileceği konusunda uyarıda bulundu ve hastalığın belirtilerini sıraladı.

Kovid-19’un Omicron varyantının bir alt türü olarak ortaya çıkan Eris varyantı yayılmaya devam ediyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde son olarak, Kovid-19’un Omicron varyantının alt türevi olan Eris (EG.5.1) vakasının tespit edildiği bildirildi.

Acil Tıp Uzmanı Dr. Gül Deniz Özkan konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Toplumda Kovid-19 aşıları sayesinde bağışıklık oluştu, bu nedenle geçmiş pandemi dönemlerine dönmek pek olası görünmüyor. Ancak son aşı dozlarının üzerinden uzun bir süre geçti ve virüslerin yeni mutasyonları ortaya çıkabilir. Bu bağlamda, önümüzdeki sonbahar aylarında salgının ciddi bir pik yapma riski bulunmaktadır.” şeklinde uyardı.

‘’Varyant Aşısının Yapılması Gerekebilir’’

Bağışıklık sistemlerinde sorun yaşayan ve yaşlı bireylerde, tüm varyantların zatürreye yol açabileceğini ifade eden Uzman Dr. Gül Deniz Özkan, şu açıklamalarda bulundu:

‘’Kapalı alanlarda insanların uzun süre kalması, bazı sosyal etkinlikleri maskesiz olarak yapılması, aynı zamanda aşı olmuş kişilerin aşı etkilerinin zaman içinde azalması ve COVID-19’u daha önce geçirmiş olmalarının üzerinden de zaman geçmesi, bulaşma riskini artırıyor. Aşılar, Covid-19’u geçirenler arasında toplumsal bağışıklık oluşturdu. Geçmiş pandemi koşullarına tam olarak dönemeyebiliriz; ancak son aşı dozlarının alınmasının üzerinden uzun bir süre geçti. Bu virüslerin yeni mutasyonlara uğrayabileceğini göz önünde bulundurarak, sonbahar aylarında salgının ciddi bir artış yaşama riski mevcut olabilir. Bu durumun önüne geçebilmek adına, varyantlara karşı etkili olabilecek aşıların geliştirilip uygulanması gerekebilir.”

Maske, El Hijyeni ve Sosyal Mesafe En Etkili Yöntem

Uzm. Dr. Özkan, bağışıklık sisteminde anormallik bulunmayan hastalar için Eris varyantının daha hafif seyredebileceğini belirterek, korunma yöntemlerini şu şekilde özetledi: “Covid-19 pandemisinde olduğu gibi korunma yöntemleri benzer şekilde. El hijyeni, maske takma ve sosyal mesafe kuralları, sadece bu varyanttan değil aynı zamanda mevsimsel bulaşıcı virüslerden de korunmada en etkili yol olmaya devam ediyor. Kişi, halsizlik, yorgunluk ve Covid benzeri semptomlar hissettiğinde kendini izole etmeli ve kapalı alanlarda uzun süre geçirmemeye özen göstermelidir.”

Uzmanın ifadesine göre, Eris varyantı adı verilen yeni varyant, Covid-19 pandemisi sırasında gözlemlenen belirtilere benzer şekilde baş ağrısı, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık ve yorgunluk gibi semptomlar gösteriyor.

Sağlıklı Sanılan Kâğıt Pipetlerden Sonsuz Kimyasal Çıktı

Çevre bilimine önemli katkılarda bulunan araştırmacılar, “ekolojik” olarak tanıtılan kâğıt pipetlerde bulunan kimyasalların çevre ve insan sağlığına olan olumsuz etkilerini ortaya koydu.

Tüketiciye “çevre dostu” olarak tanıtılan kâğıt pipetlerle ilgili yapılan bir araştırma, endişe veren sonuçları gün yüzüne çıkardı.

Son dönemde hızla yaygınlaşan ve sağlıklı sanılan kâğıt pipetler, çevre açısından daha dostane bir alternatif olarak görülmüştü. Ancak bilim insanlarından gelen yeni bir açıklama, bu algıyı sarsacak nitelikte. Yapılan bir araştırmada, 39 farklı markaya ait ürünler incelendi ve kâğıttan yapılan pipetlerin çevreye plastik pipetler kadar zarar verebileceği belirtildi.

Avrupa genelinde gerçekleştirilen bir araştırma, Belçikalı bilim insanlarının öncülük ettiği bir çalışma ile kâğıt pipetlerde tehlikeli PFAS (Per- ve Polyfluoroalkyl Substances) maddelerinin tespit edildiğini ortaya koydu. Bu maddelerin insan sağlığına, doğaya ve ekosisteme zarar verebileceği ifade edilirken, araştırmacılar “Bu maddenin çözünmesi son derece yavaş ilerliyor ve tamamen yok olması için binlerce yıl gerekiyor. Bu nedenle bu maddelere ‘sonsuz kimyasallar’ adı veriliyor” açıklamasını yaptı.

Yapılan bir araştırma, kâğıt pipetlerde bulunan ve tiroid hastalıklarından böbrek rahatsızlıklarına, kolesterol seviyesinden testis kanserine kadar çeşitli hastalıklara yol açabilen maddelerin varlığını ortaya çıkardı. Antwerp Üniversitesi’nden Dr. Thimo Groffen önderliğinde yürütülen çalışma, pipetlerin sağlıklı ve çevre dostu olduğu algısının yanıltıcı olabileceğine dikkat çekti. Araştırmada görev alan Dr. Thimo Groffen, kâğıt veya bambudan üretilen pipetlerin genellikle daha sağlıklı ve çevre dostu olarak sunulduğunu belirtti. Ancak bu pipetlerin içerisinde bulunan PFAS maddelerinin gerçekleri yansıtmadığını vurguladı.

Antwerp Üniversitesi’nden Dr. Thimo Groffen, yaptığı açıklamada kâğıt pipetlerdeki PFAS (Per- ve Polyfluoroalkyl Substances) maddelerinin zararlı olmadığını ancak vücutta kimyasal yükün artmasına yol açabileceğini belirtti.

Şap Hastalığına Karşı 16 Milyon Hayvan Aşılandı

Tarım ve Orman Bakanlığı, ülkenin hayvan sağlığını koruma amacıyla uluslararası kuruluşlarla iş birliğini güçlendirdi. Bu çerçevede, Mart 2023’te Türkiye’de ilk kez görülen yeni şap serotipi (SAT-2) için aşılama çalışmalarının başlatıldığı vurgulandı.

Yazılı açıklamada, büyükbaş hayvanların yılda iki kez veteriner hekimler ve sağlık teknisyenleri tarafından kampanya şeklinde aşılandığı belirtilerek, “Sonbahar şap aşılama kampanyası 1 Eylül 2023 tarihinde SAT-2 serotipini içeren tetravalan aşılarla başlayacak. Bu kampanya döneminde yaklaşık 15 milyon doz aşının sahaya gönderileceği ifade edildi.

Ayrıca, hastalığın yayılımını engellemek amacıyla sıkı yol kontrolleri uygulanacak ve aşısız hayvanların hareketine izin verilmeyeceği vurgulandı.

Şap hastalığı tespit edilen bölgelerde karantina ve aşılama faaliyetlerinin devam ettiği belirtilirken, bu mücadelede Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı ile iş birliğinin sürdüğü ve farkındalık oluşturulması amacıyla eğitim ve uygulamaların gerçekleştirildiği ifade edildi.

Yazılı açıklamada son olarak, hayvanların hastalıktan etkilenmemesi ve verim kayıplarının önlenmesi için tüm üreticilerin hastalıkla ilgili tedbirlere uymalarının önemine vurgu yapıldı.

Ultra İşlenmiş Gıdalara Dikkat! Kalp Krizi ve Felce Yol Açıyor

Fransa’da gerçekleştirilen bir araştırmada, paketlenmiş gıdalardaki (örneğin kekler, dondurmalar, ekmekler, margarinler ve hazır yemekler gibi) doku kazandırmak ve korumak amacıyla kullanılan bazı emülgatörlerin sağlık üzerindeki etkileri incelendi.

Bazı uzmanlar, bu maddelerin bağırsak florasını etkileyebileceğini ve iltihaplanma düzeyini artırabileceğini öne sürüyor. Bu da potansiyel olarak kalp rahatsızlıkları riskini artırabilir.

96 Bin Kişi İncelendi

BMJ dergisinde yayımlanan sonuçları değerlendiren araştırma ekibi, 2009 ile 2021 yılları arasında katılan, daha önce kalp hastalığı geçirmemiş olan 95.442 Fransız yetişkinin verilerini analiz etti. Katılımcıların yaş ortalaması 43 idi ve bu grup içinde %79’u kadınlardan oluşuyordu.

Her bireyden, iki yıl boyunca günde üç ila yirmi bir öğünü kapsayacak şekilde günlük yemek alışkanlıklarını kaydetmeleri istendi. Aynı zamanda katılımcılar bu süreç boyunca meydana gelen önemli kardiyovasküler olaylar, özellikle kalp krizi veya felç gibi durumlar hakkında araştırmacılara bilgi verdi.

Ortalama yedi yıl süren takip çalışmasının sonuçlarına göre, gıda ürünlerinin dokusunu geliştirmek ve yoğunlaştırmak için kullanılan E460 ile E468 selüloz türlerinin daha fazla tüketimi, kardiyovasküler hastalık ve koroner kalp hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilendirildi. Aynı şekilde asitlik düzenleyici E339 ve bağlayıcı madde E472c kullanımı da benzer risk faktörleriyle bağlantılı bulundu.

Hamur işleri ve keklerde sıkça kullanılan E472b adlı emülgatör maddesi, felç ve anevrizma gibi kardiyovasküler hastalık ve serebrovasküler hastalık riskiyle ilişkilendirilmiştir.

‘’Hastalık Riskini Azaltmak Mümkün’’

Ancak araştırma ekibi, diğer emülgatörlerle kardiyovasküler sonuçlar arasında bir ilişkiye dair herhangi bir kanıt bulunmadığını da vurguladı.

Araştırmacılar, “Ultra işlenmiş gıdalar ile kalp hastalığı arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu vurguluyorlar.”

“Ancak beslenmede tamamen ultra işlenmiş gıdalardan kaçınmak bazen zor olabilir. Bunun yerine, kek ve bisküvi gibi yiyecekleri azaltmak ve daha fazla sağlıklı yemek pişirmek, kardiyovasküler hastalık riskini azaltmada bilinen etkili adımlardır.”

Araştırmacılar ayrıca yüksek yağ, şeker ve tuz içeriğine sahip, genellikle yoğun bir işlemden geçmiş gıdaların tanıtımının ve reklamının sınırlanmasını sağlayacak politikaların uygulanmasının da son derece önemli olduğunu belirtti.